BRAWE Labs

REPRESENTATIONS OF THE HOUSE: Cyanotype Print Workshop

Elçin Acun&Yasemin Kalaycı

13.02.2022

Bu atölye çalışmasında, katılımcıların sanat pratikleri dahilinde gelecekte üretmeyi planladıkları işlerde kullanmak üzere faydalanabilecekleri yeni bir teknik yöntem olarak, alternatif fotoğraf baskı tekniği: Cyanotype hakkında teorik ve pratik bilgi sağlanacaktır. 19. yüzyılda, İngiliz matematikçi, kimyager ve gökbilimci John Frederick William Herschel tarafından keşfedilen cyanotype baskı, gün ışığının ana faktör olarak kullanıldığı, kontakt bir baskı tekniğidir. Işıkla renk değiştiren kimyasal solüsyonun kağıt ya da çeşitli tutucu yüzeyler üzerine uygulanmasının ardından, istenilen ışığı geçirmeyen materyallerin izdüşümleri ile fotoğrafik baskı yapmaya olanak sağlayan Cyanotype tekniği ile sonuçta elde edilen görüntüler mavi renktedir. Cyanotype baskı atöylesinde katılımcılar, atölyenin temasında yola çıkarak, Sanatçı-Akademisyen Elçin Acun ve Yasemin Kalaycı eşliğinde seçtikleri malzemeleri, objeleri ve oluşturdukları negatifleri farklı yüzeyler üzerine uygulayarak bu tekniği deneyimleyeceklerdir. 

TEMA: EV 

Bir mağara, bir çadır ya da saray olabilen herhangi bir yapı olduğu gibi, ilk evimiz sayılabilecek bedenimizden ya da hayatımızı geçirdiğimiz mekandan yola çıkarsak, ev kavramı yadsınamaz şekilde barınmanın ötesinde toplumsal cinsiyet ile ilişkilenen bir kavramdır. Toplumsal, kültürel, coğrafi ya da sınıfsal katmana göre şekillenen “ev” özel alan olması bağlamında politik olandan ayrık atfedilir, kayıt dışı ve hukuk dışı, dokunulmaz olarak konumlandırılır. Evin dolayısıyla ailenin kutsallaştırılması özellikle de norm dışı bireylerin özel alanlar içinde yaşadıkları tahakküm, şiddet ve baskının gizlenmesine, görmezden gelinmesine sebep olur. Ev kültürel olarak cinsiyetlendirilmiş beden algısına işaret eder ve ötekileştirilmiş bedenler ile ilişkisi belirleyicidir. 

“Kişisel olan politiktir” düşüncesi, 1960’larda ortaya çıkan ve İkinci Dalga Feminizm olarak adlandırılan feminist hareketin ortaya atıp yaygınlaştırdığı bir düşüncedir. Nasıl ki Birinci Dalga Feminizm kadınların eşitlik talebinin, oy hakkı talebinin sesiyse, İkinci Dalga Feminizm de her alanda bir özgürlük talebiydi. 1960’lara da feministler, mücadelelerinin yönünü kamusal alandaki bir eşitliğin ötesine, özel alan, aile, cinsellik gibi hukuk sisteminin bireysel kararlara terk ettiği, suç sayılabilecek davranışların gizli kaldığı, “kol kırılır yen içinde kalır” anlayışının hakim olduğu alanlarda kadınların özgürleşmesine çevirmişlerdi. Bunun bir parçası olarak da kişisel olanın toplumsal ve siyasal yapılar ve eşitsizliklerle ilişkisini vurguladılar. Bu bağlamda ev kavramı özel alanların başında gelir ve “kişisel olan-özel olan” ev içi ile direk ilişkilidir, “özel olan” evde başlar. Özellikle eril düşünceye ait gibi görünen kamusal alandan dışlanmış kadın bedenin ev ile özdeşleşmesi, kadının yerinin ev sayılması, ev dışında görünmez ve tehdit altında olması ya da hangi bedenin toplumsal bünyenin meşru bir parçası sayıldığı gibi konular evin ya da başka bir deyişle “özel alanın” sınırlarını, bedenimizin sınırları haline getirir. Kamusal alan, sokak eril sistemin tahakkümü altındadır, eril olmayan bendenler kamusal alanda ya var olamaz ya da kamusal alanın gölgelerine çekilirler. Bu bedenlere ait olan yer evdir. Bu bağlamda evi, heteronormatif düzenlemeler nedeniyle toplumsal cinsiyetin kurucu mekanı olarak okumak mümkündür. 

Bu atölye çalışmasında; pandemi sebebiyle eve kapatıldığımız, kamusal alandaki varlığımıza müdahalenin fazlasıyla artmış olduğu şu dönemde, evin politik bağlamı hakkında yeniden düşünmek, evin neresi ya da ne olduğunu veya ne olabileceğini sorgulamak, evi cinsiyet bağlamında yeniden okumak üzerine katılımcıların hazırladığı projeleri, bir alternatif fotoğraf tekniği olan Cyanotype’ı uygulayarak görselleştireceğiz.