Sergi

GEÇİT 

Sanatçılar: Tanzer Arığ Eda Aslan Büşra Çeğil Gülsün Karamustafa Hasan Pehlevan Huo Rf Jochen Proehl Çağrı Saray Vahit Tuna Egemen Tuncer

Küratör:
Melike Bayık

21.12.2019 - 15.03.2020


Eldem Sanat Alanı | Dalyancı Konağı'nda, 21 Aralık 2019 - 15 Mart 2020 tarihleri arasında Melike Bayık küratörlüğünde düzenlenen "Geçit" sergisi, sergi mekanı Dalyancı Konağı'nın kendine ait muğlak tarihçesi ve kimliği üzerinden dönüşmeye ve değişmeye yol açan kimlikleri mimari durum üzerinden sorgulamaya açmaktadır.
21 Aralık Cumartesi günü, saat: 18.00'da gerçekleşecek olan açılışa hepinizi bekliyoruz.


Kültürel çeşitlilik, kültürel kodlar zaman içinde değişen dünya düzeni içinde değişkenlik açısından önemlidir. Dünyada ve
Türkiye’de kültürel açıdan eklektik bir yaşam biçimi barizdir. Coğrafi ve geleneksel kültürel katmanların zaman içinde kasıtlı ya da kasıtsız biçimde yavaş yavaş yok oluşu belirli bir sıradanlaşmayı beraberinde getirmiştir. Eldem Sanat Alanı’nındaki “Geçit” sergisi ise mekanın kendine ait muğlak tarihçesi ve kimliği üzerinden dönüşmeye ve değişmeye yol açan kimlikleri mimari durum üzerinden sorgulamaya açmaktadır.
Eldem Sanat Alanı’nın sergi mekanı olan Dalyancı Konağı ortalama 100 – 150 yıllık tarihi bir konak olarak hangi etnik köken tarafından inşa edildiği, kim tarafından yapıldığı bilinmeyen bir yapıdır. Cumhuriyet’in ilanı sonrasında soy isim kanunu, batıya özgü yaşam, siyasi değişimler, sanat ve kültür yaklaşımının benimsenmesi ile yaşam şekilleri ve çeşitli etnik kökenlerin asimilasyonu hızlanmış, zamanla gerek toplum, gerek de devlet eliyle bu asimilasyonun hızı artmıştır. Mimari bir dili ve kimliği olan Dalyancı Konağı kentsel doku içinde oldukça özel bir yapı olup, bir süre önce geçirdiği korunaklı restorasyon ile üzerinde durulan kültürel kimlik karmaşası için daha net bir bellek oluşturma yönünde bir ışık tutmuştur. Dalyancı Konağı’nın naif el boyaması duvarları içinde izlenen kültürel yaşam katmanları, yok olup, değiştirilen ve yerinden edilen çeşitli etnik kökenlerin sessiz bir tınısının imajları olarak izlenebilir. “Geçit” sergisi ise mekanın kendi doku ve tarihçesi üzerinde ülke ve dünya sınırları içinde mekanların belleğine dokunarak geçen, yok olan veya yok edilen yaşam alanlarına, etnik ve kültürel geçmişlere referans veren disiplinler arası perspektifte mimari dokudan, bireysel köklere, kültürel çeşitlilikten aidiyetliklere uzanan bir çizgide izlenir.
Yok olan, bastırılan ya da aidiyetleri bir şekilde değişen, dönüşen ya da değişme mecburiyeti içinde olan etnik kökenlerin tamamı yaşadıkları yerlerden gitmiş, gitmek durumunda kalmış ve kültürlerini de beraberinde götürmüşlerdir. Dünya tarihinde devamlı olarak sistemlerin değişmesi ile insan topluluklarının da yerinden edilmesi sıklıkla gerçekleşmiştir. Yerinden edilen, gitmeyi tercih eden topluluklardan geriye ise kendi geleneksel yapıları ve kültürleri içinde inşa ettikleri, yaşadıkları evler, yapılar kalmıştır. Bu kimi zaman bir yaşam alanı, kimi zaman kendi kültürel yapılarına uygun olarak verilen eğitimler için okul, kimi zaman da inanç sistemlerine uygun olarak yapılmış olan ibadethanelerdir. Sosyolojik olarak bakıldığında mekanların kendi dokuları ve imgeleri üzerinden yapıların aidiyetleri ve dolayısıyla kökenleri okunabilmektedir. Çeşitli siyasi rejimlerde yapılan yenileşme hareketleri zaman içinde tek kültürlü toplumlar hedeflemiş ve var olan çoğulcu kültürlerin izlerinin silinmesine sebebiyet vermişlerdir. Yapılarda yaşayan toplumlar yerinden olmuş ya da edilmiş ve kültürel kodlar değişmeye başlamış, içi boşalmıştır.
Dalyancı Konağı’nın kendi yitik öyküsü üzerinden kurgulanan sergide ise çeşitli kuşaklardan, kültürlerden ve disiplinlerarası pratiklerden on sanatçı konu üzerine sorular sormaktadır. Tanzer Arığ, Eda Aslan, Büşra Çeğil, Gülsün Karamustafa, Hasan Pehlevan, Huo Rf, Jochen Proehl, Çağrı Saray, Vahit Tuna ve Egemen Tuncer mekanların hafızalarına odaklanan bireysel, sosyal, antropolojik ya da politik minvallerde ürettikleri eserleri ile izleyiciye çeşitli sorular yöneltirler. Mekan tarihçesi ve belleği üzerinden izlenen sergi, mimari taşıyıcılara odaklandığı kadar ülke ve dünyada hafızası yerinden edilmiş yapılar üzerinden de kültürel kimliklere, kökenlere dair izler sunmaktadırlar.
Eda Aslan’ın yerinden yurdundan edilmiş gerçek bir temsiliyete dönüşen Kelebek Korse’si, Gülsün Karamustafa’nın bilinmeyen mimari kimliğe odaklanarak dokümantatif bir arşiv oluşturduğu Apartman’ı, Çağrı Saray’ın gofre baskı ile toplumsal bellekte yer etmiş önemli yapılarına referans veren Hafıza Alanları, Hasan Pehlevan’ın Fikirtepe yıkılmadan önce sokaklarına resimler yaptığı ve yıkım sonrasında derin bir kazı ve arşiv buluntusu olarak sergide yerini alan taşı, Huo Rf’un üç farklı seriye ait pentür, bakır ve tipografik bir linol baskısı ile bireysel ve toplumsal anı izleri, Vahit Tuna’nın davul yerleştirmesi, Büşra Çeğil’in mekânsal bir bellek yenilemesi olan mekana özgü yerleştirmesi, Egemen Tuncer’in Yerinden edilmiş Zafer adlı video yerleştirmesi ve Fabrika I – II fotoğrafları ile yok edilen, değiştirilen kültürel ve sosyal yapıları ve Tanzer Arığ’ın mekanın tüm bağlayıcı kodlarını bir araya getiren, fiziki bir gereç olarak mekan ve hafıza arasında gizli bir bağ kuran merdiven heykeli ise yapılar arasındaki bir yandan mutlak kimlikleri, diğer yandan değiştirilmiş ve belirsizleştirilmiş, muğlak kültürel aidiyetleri sorgulamaktadır.
Yapının içine mekanı saracak şekilde yerleştirilmiş olan sergi konağın kendi ruhuna dokunmayı, kendi hafızasından yola çıkarak yitirilen tüm mimari doku ve etnik kökleri bellekte canlandırmayı hedefler. Naif bitki imgeleri ve pastoral renklerle bezenmiş olan konak birbiri üstüne gelen bilinmeyen tüm kültürel katmanları bir arada sunup, dünyadan referanslarla birbirinden farklı disiplinlerde çalışan sanatçıların yapıtlarıyla da eklektik bir sentez sunmakta, hatırlanması gerekeni göstermek için “Geçit” sergisi üzerinden keskin, güçlü ve çarpıcı bir ışık tutmaktadır.


Poster: Studio PUL

#geçit #eldemsanatalani #eldemartspace #dalyancikonagi #dalyancimansion #melikebayik #tanzerarig #edaaslan #busracegil #gulsunkaramustafa #hasanpehlevan #huorf #jochenproehl #cagrisaray #vahittuna #egementuncer #eskisehir

——————————————————————————————


THE PASSAGE

Cultural diversity and codes are crucial in terms of variability in an ever-changing world order. The eclectic life styles are obviously present in Turkey and in the world. Gradual annihilation of geographical and traditional cultural layers, be it intentional or unintentional, results in a certain banality. Eldem Art Space hosts “The Passage”, an exhibition that questions identities transformed by the vague historicity of space, focusing on its architectural aspect. 

Dalyancı Mansion, the exhibition space of Eldem Art Space is around 100-150 years old, and the ethnic origin of its builders is unknown. After the proclamation of the republic, assimilation of various ethnic origins and their lifestyles accelerated with transformations such as surname act, adoption of western lifestyle, politics, arts and culture. The assimilation process was implemented by the state and by the society as well. Dalyancı Mansion is a highly special building in the urban texture with its architectural language and identity. Its recent restoration paved the way to construct a clearer memory compared to surrounding cultural identity confusion. Cultural layers inscribed in the naïve paintings on the mansion’s interior walls can be seen as the images of silent timbres belonging to ethnic origins, which were annihilated, assimilated or displaced. “The Passage” renders a track from architectural texture to individual origins, from cultural diversity to belonging in an interdisciplinary perspective that refers to ethnic and cultural pasts and annihilated living spaces that touch the memory of the space with their own textures and histories in the country and in the world. 

All annihilated, repressed, replaced or forcibly transformed ethnic origins had to leave from where they belonged, and took their culture away with them. Displacement of communities by changing political systems has always been frequent in the world history. What remain behind are their houses and buildings, constructed in their traditions and cultures. These consist living spaces, schools and sanctuaries, all of which reflect cultural characteristics. In a sociological perspective, the textures and images of these spaces reveal the sense of belonging and origins. Reformative movements in various political regimes aimed at creating monocultural societies, and erasing plural cultural traces. The inhabitants of buildings were displaced, and the cultural codes degenerated. 

In the exhibition based on the lost story of Dalyancı Mansion, ten artists from various generations, cultures and interdisciplinary practices pose their questions. The works of Tanzer Arığ, Eda Aslan, Büşra Çeğil, Gülsün Karamustafa, Hasan Pehlevan, Huo Rf, Jochen Proehl, Çağrı Saray, Vahit Tuna and Egemen Tuncer focus on the memories of the spaces, and ask individual, social, anthropologic, and political questions. The exhibition presents the traces of architectures, cultural identities and origins.

Eda Aslan’s Butterfly Corset is a deterritorialized representation itself. Gülsün Karamustafa’s The Apartment Building is a documentary archive of an unknown architectural identity. Çağrı Saray’s Fields of Memory employs emboss technique to refer to special buildings that have crucial traces in the collective memory. Hasan Pehlevan exhibits a stone he found after a deep excavation and archiving in Fikirtepe, where he used to paint the streets before the district was demolished. Huo Rf’s pieces from three different series, a painting, a copper plate print and a typographic linocut refer to individual and collective memories. Vahit Tuna’s hang-drum installation, Büşra Çeğil’s memory renovation specially designed for the exhibition space, Egemen Tuncer’s video-installation entitled as Displaced Victory, and photographs entitled as Factory I and II, and Tanzer Arığ’s staircase sculpture that combine the space with its memory in a subtle way, all aim at questioning absolute identities, and altered, ambiguated, vague cultural senses of belonging as well.

The exhibition sprawls into the entire mansion contacts the soul of the building and revives the lost architectural and ethnic origins. The walls of the mansion ornamented with naïve floral paintings and pastoral colors present unknown cultural layers all at once, and gets into an eclectic synthesis with the references from the world and with the works of the artists from various disciplines. “The Passage” sheds a sharp, strong and flashy light on what is to be remembered. 

Artists: Tanzer Arığ, Eda Aslan, Büşra Çeğil, Gülsün Karamustafa, Hasan Pehlevan, Huo Rf, Jochen Proehl, Çağrı Saray, Vahit Tuna, Egemen Tuncer

Curator: Melike Bayık

21.12.2019 – 15.03.2020